Bereketiniz Bereketimiz Olsun

Müstakil evlerin olduğu, komşulukların yoğun yaşandığı bir sokakta mutlu bir çocukluk geçirdim. Aşure çocukluğumun en güzel sürprizlerinden biriydi. Aşure zamanı komşular sanki sözleşmiş gibi birbiri ardına sıcak sıcak aşure getirirlerdi. Her hanenin bereketini simgelerdi aşure. Üzerinde kavrulmuş susam, fıstık, badem, fındık ne varsa elde avuçta, aşure kazanının içinden büyülenmiş bir şekilde çıkardı.

Aşurenin Bereketi
Aşurenin Bereketi

Denemekten çekindiğim bazı yemekler, tatlılar vardır. Aşure de bunlardan biriydi. Ama “Kulaktan Dolma Tarifler“in yazarı, usta Şemsa Denizsel‘in tarifini görünce kendimde bir cesaret buldum. Cumartesi gecesinden hazırlıklara başladım ve pazar sabah erkenden bereketin yolculuğuna çıktım. Sonuç ilk denemeye göre hiç fena olmadı gibi.

Aşurenin Bereketi
Aşurenin Bereketi

Artun Ünsal’a göre (2011: 290) aşure dinsel yönden yalnızca Müslümanlar için değil, Yahudiler, Hıristiyanlar için de simgesel özelliklere sahiptir. Artun Ünsal’ın İstanbul’un Lezzet Tarihi‘nde anlattığı aşurenin ortaya çıkışına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan birine göre, “Büyük Tufan’ın ardından sular çekildiğinde Cudi Dağı’na oturan Nuh Peygamber’in gemisinde bulunanlar, kurtuluşlarını bir yemekle kutlamak istemişler. Ne yazık ki, gemide erzak namına pek bir şey kalmamış. Üstelik, tufanda gemiye aldıkları hayvanları kurban etmeleri de söz konusu değil. Bu durumda, geminin ambarlarında bulabildikleri erzak kalıntılarını biraraya getirip pişirdikleri bir tatlı çorbamsı yemektir aşure. Bu yüzden ona ‘Nuh’un Muhallebisi’ diyenler de vardır” (Ünsal, 2011: 290).

Aşurenin Bereketi
Aşurenin Bereketi

Ancak bu topraklarda aşurenin anlamlı oluşunun en önemli açıklamalarından biri Muharrem Aşure’sinde gizilidir. Ünsal’a göre (2011: 291) Muharrem ayında, evlerde aşure pişirme ve komşulara, yakınlara, konuklara dağıtma ve sunma adeti çok daha somut bir olaydan kaynaklanmaktadır. Hz. Ali’nin oğlu ve Peygamber Hz. Muhammed’in torunu İmam Hüseyin’in 680 yılının Muharrem ayının onuncu günü bir avuç Alevi yandaşı ile birlikte Emevi Halifesi Yezid’in askerleri tarafından katledilmelerinin acı yıldönümüdür. Aleviler ve Bektaşiler, Muharrem’in  birinci gününden onikinci gününe dek yasları gereği oruç tutarlar (su içilmez, sulu yiyecekler yenir, hayvan kesilmez, gülünmez yani eğlence olmaz, yeni giysiler giyilmez). Muharrem’in onuncu günü ağlanıp dövünülür ve onikinci akşamı yas ve oruç sona erer; yastan çıkışın ritüeli olarak, aşure dağıtılır, durumu müsait olanlar kurban da keserler. Aşure Kerbela olaylarında aç ve susuz kalan Hüseyin ve yandaşlarının ne bulurlarsa, ellerinde ne kalmışsa onları biraraya koyup pişirip yemek zorunda kalmalarıyla da ilişkilendirilebilir. Kerbela’da ölenlerin anısı ve ruhları için aşure pişirip dağıtma adeti sadece Alevilerde değil, Sünniler tarafından da benimsenmiştir” (Ünsal, 2011: 291).

Aşurenin Bereketi
Aşurenin Bereketi

Tasavvufta da aşurenin önemli bir yeri vardır. Zira bir tekkede aşure pişirilmesi, yenmesi bir çeşit ibadet olarak kabul edilir. Çünkü aşure tasavvufta dört aşamayı çağrıştırır: İnsan da, aşure malzemeleri gibi çiğ girerler kazana, pişerler, olgunlaşırlar ve durulurlar, Allah’a teslim olurlar (Ünsal, 2011: 291).

Aşurenin yapımında ve dağıtımında hangi saikler olursa olsun, aslolan paylaşımdır, elde varolanın, kıt olanın, çok olanın üleşimidir. Bu nedenle de bereketin değiş tokuşudur aslında aşure. Şemsa Denizsel’in “bereketiniz, bereketimiz bol olsun” dileğini biraz değiştirerek “bereketiniz, bereketimiz olsun” dileğinde bulunuyorum.

Yorum bırakın