Feel Like Home in Granada

Granada’ya ayak basar basmaz tanıdık bir koku geldi burnuma: narenciye çiçekleri. O an memleketimde-evimde hissettim. Buram buram Akdenizdi, evimdi sokaklar. Sonra kentin adı zaten tanıdık: Granada-Nar. Nar, Granada’nın sembolü. Taneleriyle bereketin toprakları…İşte Endülüs toprakları…Amin Maalouf’un Afrikalı Leo’da anlattığı Granada’daki kadar olmasa da farklı kimlikler çoğullukları içinde Granada’da yaşıyor, kiminin belki sadece ruhu…

Granada’da Nar

Granada’ya ilk ziyaretim 2009 baharında, iki yıl aradan sonra 2011’de yaz sonu ikinci ziyaret. Bahar tüm bereketiyle Granada’da çiçek açarken İspanyol ve Endülüs kültürlerinin kaynaştığı bu eşsiz kentte her iki seferde de sevgili dostlarım Oscar ve Rafa sayesinde olabildiğince keyifli yerel lezzetleri tatma olanağı yakaladığımı söyleyebilirim. İlk gidişimizde terastaki mangal partisi unutamadığım anlardan biridir. Hepsinden bahsetmeye çalışacağım ama mutlaka eksik bıraktığım olacaktır. O kadar tanıdık ki aslında tüm lezzetler… Nar, zeytin, zeytinyağı, taze bakla, narenciye, incir, ekmekler… ilk kez tadılan ama sanki çok uzun zamandır hayatımın vazgeçemedeği lezzetleri arasına girenler… Jamon Ibérico yani domuz bacağı pastırması, en iyisinin İspanya’nın güneyinde olduğu söyleniyor. Chorizo yine domuz etinden yapılan bir çeşit sucuk. Her ikisi de atıştırmalık olarak özellikle İspanya’nın kendine has zengin tatlara sahip kırmızı şarapları ile harika bir uyum gösterir.

Jamon Ibérico

Jamon Ibérico

Domuz bacakları yeme-içme mekânlarının çoğunda asılı bir şekilde sergileniyor. Şarküterilerdeki görüntüler benim için başdöndürücü ve iştah açıcı. Belleğim babamın dükkanında ramazan aylarında askıya çıkan pastırmaların görüntüsünü ve ne akıldan ne bedenden kolay kolay çıkmayan kokusunu çağırıyor. Belki de bu yüzden tanıdık gelen bu görüntüler bir kez daha evimde hissetmem için bir dayanak oluyor. Domuz bacaklarının oda sıcaklığında saklanması gerektiği için sızan yağları insanların üstüne akmasın diye plastik yağ toplayıcılar asılarak engel olunuyor. Öte yandan bizde kasaptan bir but almak gibi değil parasal açıdan bu bacaklar. Ortalama 300-500 avro arasında bir meblağı gözden çıkarmak lazım.

İspanya’nın güneyinde yani Andalusya (Andalucia) bölgesine has bir başka güzel özellik dışarıda yeme-içme mekânlarının hemen hemen hepsinde ücretsiz tapas (meze ötesi atıştırmalık) servisinin yapılması. Tapas oturduğunuz mekânda bir içki ısmarlayınca (alkollü ya da alkolsüz) o günün 3-4 tapas menüsüne göre bedelsiz servis edilen atıştırmalıklar. Hesap sadece içkiler üzerinden geliyor. Bir bira içtiğinizde ilk tapas, ikinciyi sipariş ettiğinizde bir diğeri masadaki kişi sayısına göre bir miktarda ve çatalla servis ediliyor.

Tapas & Graffiti

Genellikle kendine has küçük, lezzetli ve doyurucu olan bu ikramlar olağanüstü. Bazen taze baklalı, jamon’lu olabilen, bazen deniz mahsullerinden, tavuktan ya da kırmızı etten, sürpriz bir şekilde bazen de gazpacho (Andalusya bölgesine has soğuk servis edilen, genellikle domates, sarımsak, zeytinyağı ile yapılan iştah kabartıcı çorba)  müteşekkil bu atıştırmalık tapaslarla öğünleri kurtarmak mümkün. Bir yandan Avrupa’nın en çekici Erasmus öğrenci değişim kenti olan Granada öğrencilere de bu anlamda müthiş bir olanak sunuyor. Eskişehir’de sıradan bir öğrenci barında biranın yanında sipariş verdiğiniz uyduruk çereze ya da patates kızartmasına 5-10 lira para ödendiğini düşündüğünüzde tapas olayı inanılmaz gelebiliyor insana. Ben Eskişehir’de bir öğrenci barı işletsem, kesinlikle salçalı makarna da olsa tapas uygulamasına başlardım. Çünkü “şimdi hangi tapası yiyeceğim?” diye insan bazen niyetlendiğinden daha fazla içebiliyor:)

Tapas
Granada’da Tapas

Tapas
Granada’da Tapas
Granada’da Tapas

Granada’daki en favori mekânım ise Bodegas Castaneda. Belki de her iki ziyaretimde ne tat ne de doku olarak hiç değişmemiş bulduğum için. Siparişlerimizi verdiğimiz eleman bile iki yıl içinde hiç değişmemişti. Lezzetler yeni olduğu kadar tanıdık da. Patates kroketi (kesinlikle el yapımı ve dondurulmuş değil) Alhambra birası ile muhteşem bir uyum sağlıyor. Ekmek arası jamonla taze bakla her gün yemek isteyebileceğim bir şey. Mekânın en önemli özelliği herşeyiyle İspanyol kültürünü yansıtması, zira her yaştan insanın ve bilen turistlerin geldiği bu mekânda boğa güreşi ve futbol izlemek, şans oyunları oynamak, yüksek sesli ve heyecanlı İspanyolca duymak mümkün. Camekanlı dolapta Granada’ya özgü seramiklerin içinden seçilebilen yiyecekler evdeki yemekleri ikram eder gibi sıcaklıkla sunuluyor.

Bodegas Castaneda-Granada

Bodegas Castaneda-Granada

Granada tüm bu lezzet zenginliğinin yanı sıra, Endülüs’te raksın zirvesi Elhamra Sarayı’nda doruk noktasına ulaşan olağanüstü panoramaya sahip bir kent. Zamanda yolculuk yaparken bir zamanlar İslam uygarlığının, mimarisinin ulaştığı zirveye de tanık olmak insana değişik bir hüzün veriyor. Sarayı gezmeyi bitirdiğimizde yorgunluğumuzu bira içerek atmak istedik ve yanında salamura zeytin geldi. Ne yalan söyleyeyim biz zeytin yetiştiriciliğinde halen çok iyi olmasak da, lezzetini yakalama konusunda çok iyiyiz. Salamura zeytin Alhambra birası ile pek de uyuşmadı.

Tapas Salamura Zeytin-Elhamra Sarayı

Arap mahallesi, çingene mahallesi ve tabii ki Flamenco. Oscar’ın Elhamra sarayı dekorlu otantik, turistik olmayan orijinal Flamenco ziyafeti ise hala belleklerimizde…