Son zamanda Türk Havayolları ile arka arkaya iki yurt dışı uçuş gerçekleştirdim. THY bir süredir uluslararası rekabette yemek servisini, menülerini ve geleneksel tadları ön plana çıkartıyor. Uçan şef vurgusunu NBA yıldızı Kobe Bryant’la reklam filmi çekerek de perçinlemişti. Ancak pratikte bu konseptin abartıldığı kadar iyi olmadığını gözlemleme fırsatım oldu. Uçan şef olarak çalışma koşulları bir yana şirketin politikasının kendini diğer büyük havayollarından farklılaştırma stratejilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Temel görevi havada bize servis etmek olduğu anlaşılan şeflerin aslında ne yaptığı özellikle Türk yolculara iyi anlatılamamış durumda. Bu konsept biraz reklamın da etkisiyle bulutların üstünde gerçekten tam teşekküllü bir mutfak olduğunu, elinde şef bıçağı ile profesyonel aşçıların burada sizin için özel yemekler yaptığını düşünmenize neden oluyor. Halbuki DO&CO yerde bu menü çözümlerini Türk Havayolları için üreterek özellikle ekonomi sınıfı yolcular için seçenekli görünen ama aslında mecbur olduğunuz gösterişli menülerle sizi buluşturuyor.

“Who is in the kitchen? Mutfakta kim var?
Bulutların üstündeki restoranımıza hoşgeldiniz. Size dünyanın en iyi lezzetlerinin ve geleneksel tadlarımızın keyfini yaşatmak için özenle seçtiğimiz yemekleri, usta aşçılarımız tamamen taze ürünlerle hazırladılar. Dileğimiz, damağımızdaki tadın yolculuğunuzdan daha uzun sürmesi… Afiyet olsun…”
Yemek servisi öncesinde suşi restoranlarındakine benzer bir şekilde sıcak havlu getirilmesi, menülerin dağıtılması yolcunun yemek kalitesi konusundaki beklentisini yükseltmektedir. Menüde özellikle uzun uçuş rotalarında, benim deneyimlediğim İstanbul-New York, New York-İstanbul seyahatimde olduğu gibi ikili yemek seçeneklerinden birini seçmeniz bekleniyor. Oysa menülerde de belirtildiği gibi yoğun talep nedeniyle size asıl tercih etmek istediğiniz yemeğin tükendiği de söylenebiliyor. Dolayısıyla başka seçeneğiniz olmadığı için böylesi uzun yolculuklarda aslında yemek istemediğiniz bir somonla ya da tavukla karşı karşıya kalabilirsiniz. Mecburi seçimler de sizi bir bakıma mutsuz eder.

Örneğin arkamda oturan hamile kadının tavuk beklentisi bu nedenle boşa çıkmıştı. Somon yiyemediği için küçük çaplı bir kriz ortamı olmuştu. Ondan önce arıza çıkaran bir başka yolcu business class için önerilen kırmızı et seçeneğini bileğinin hakkıyla kazanmasını bilmişti. Öyle ki kabin amirini çağırarak istediğini koparmıştı. Aynı stratejiyi daha nazik bir şekilde izleyen hamile kadının kocası ise muvaffak olamadı ne yazık ki. Uzun lafın kısası binlerce feet yükseklikte karnınız acıktıysa ve yemek seçenekleriniz kısıtlıysa zengin gösterilen THY menüleri sizi zorunlu seçimlere mecbur bırakıyor.
Ayrıca uçan şef uygulamasında dış görünüş bir harika. Aşçı kepleri, önlükler, isimlikler çok fiyakalı görünüyor. Ancak iş uygulamada sorunlu. Neden mi? Bir kere benim bindiğim uçaklarda şefler hep erkekti. Hosteslerin işlerini kolaylaştırmaktan çok zorlaştırıyorlar gibi görünüyorlardı. Hem dil açısından, hem de hız açısından son derece yetersizlerdi. Koridorda sürekli bir kalabalık, sonu gelmeyen servis, servis arabalarından karşılıklı “Ayfer Hanım sütünüz var mı? Uzatabilir misiniz lütfen?” şeklinde sualler, sonrasında yolcuların tepesinden duruma göre, süt, tonik, buz, ekmek transferleri hiç hoş görünmüyor. Yolculuklarım sırasında indiğim ülkelerin iç hatları ile transfer yaptığım için oradaki pratik servis anlayışının ne yazık ki bizde olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. THY’nin servis anlayışı bu anlamda tam Türk işi kaotik bir çıkmaza dönüşüyor ve yolcuyu sıkan bir şekilde uzun bir zaman dilimine yayılıyor. Sonrasında boş servislerin toplanması da dahil edildiğinde tüm uçuş boyunca devam ediyormuş gibi görünen, bitmeyen bir yemek servisi insanı bunaltıyor.

Ufak bir google araması sonucu edindiğim bilgiye göre yaklaşık 200’ün üzerinde uçan şef var THY bünyesinde. Bu arkadaşların bir kısmı MSA gibi ciddi aşçılık okullarında okumuş kişilerden oluşuyor. Emeklerinin karşılığını alabildiklerini ve mesleklerini gerçek anlamda icra edebildiklerini zannetmiyorum. Sendikalı THY çalışanlarının mücadelesini unutmadan bu arkadaşların belli birtakım boşlukları doldurabilmeleri çok zor görünüyor. İmaj olarak beklenti çok yükseklere çıkartılıyor ancak içerikte ve uygulamada eksikliklerin çok olduğunu göz ardı etmemek lazım.